• İstanbul 9 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 9 °C
  • Şanlıurfa 14 °C
  • Trabzon 11 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 4 °C
  • Bursa 11 °C

Ay Vakti’nden Vefa Sayısı…

Ay Vakti’nden Vefa Sayısı…
Ay Vakti dergisi 25. yaşında…

Dergi, yeni sayısını (Eylül-Ekim- 212, 2024) geçen Ağustos ebediyete uğurladığımız “iki münevver”imize hasretti. Ay Vakti büyük bir vefa örneği göstererek bu son sayının tamamını D. Mehmet Doğan ve Ersin Nazif Gürdoğan’a ayırdı.

Ay Vakti imzasını taşıyan ve her sayıda okurlarından büyük ilgi gören “giriş yazıları” adeta bir manifestoyu andırmaktadır.  Derginin son sayısında “Cihannüma” başlığıyla yayımlanan giriş yazısının ilk bölümü, Siyonist keskin nişancılar tarafından şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi’ye ayrıldı.  Eygi’nin şahadeti, Picasso’nun ünlü tablosu “Gurnica”ya benzetildi: Ayşenur Ezgi Eygi, Pablo Picasso’nun 1937’de yaptığı meşhur Guernica tablosunun Gazze versiyonudur! Tabloların en paha biçilmezi… Tarih yarın neyi gösterir bilinmez, lakin şehit Ayşenur Ezgi Eygi ölümsüz tablosuyla daima yaşayacaktır. Yazının ikinci bölümü “toplumsal bir travmaya dönüşen ve içimizi dağlayan “Narin” kızımıza ayrıldı. “Narin” bir çiçeği koparmak… Zarifoğlu’nun “ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim...” dediği günleri yaşıyoruz. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Tavşantepe köyünde katledilen masum biz kız çocuğu Narin… Önce kayıp haberi gündem oldu medyada… Sonra katledildiği anlaşıldı ve cesedi bulundu bir çuval içinde bir dere yatağında… Kim tarafından, nasıl, niçin katledildiği henüz kesinleşmese de “köyde meskûn” biri tarafından katledildiği anlaşılmaktadır. Kimbilir hangi günahın kefareti oldu Narin? Masum bir çiçeğin boynu buruldu vakitsizce… Değer yargılarımız, töremiz, örfümüz, adetlerimiz unutuldukça çirkinleşiyoruz… Vicdan köreldikçe uzaklaşıyoruz insanlığımızdan. Nereye baksak, hangi yöne dönsek yüzümüzü buruşturan bir manzarayla karşılaşıyoruz. Maşeri vicdanda sesimiz gür çıksa da aslında hep sınıfta kalıyoruz”…

Giriş yazısının son bölümü, derginin hasredildiği iki isme ayrıldı. “Cemaleyn” alt başlığı altında şu ifadelere yer verildi:

Ölüm, en büyük hakikati hayatın…

Doğunca başlıyor ölümün ilk saatleri.

Her faninin tadacağı bir şerbettir ölüm…

Ağustos 2024…

İki güzel adam ayrıldı aramızdan. Kelimelerle yatıp kalkan ve onlara güzellikleri fısıldayan D. Mehmet Doğan ile “iyi adam” olmanın vücut bulmuş hali olan Ersin Nazif Gürdoğan bekaya göç eylediler…

Güzel adam olduklarına şahidiz!

Bu sayı, onların iyi olduklarına “şahit” olduğumuzu gösteren küçük bir armağan.

Hayatları boyunca durmadan didinip durdular iyi ve doğru için…

Onlarca eser bıraktılar bizlere.

Nasıl olmamız, nerede neyle mücadele etmemiz gerektiğini gösterdiler bir bir.

Düşünce yeniden ayağa kalkmanın dersini verdiler.

Zorluklarla başa çıkmanın, “ümitli bir mümin” olmanın rehberini yazdılar.

Durup dinlenmeden bütün Anadolu’da niçin var olmamız gerektiğini öğrettiler adım adım.

Yaşamanın biraz da yazmak olduğunu gösterdiler.

Heyhat azalıyoruz…

Güzel adamlar çekip giderken aramızdan üşüyoruz.

Bir yanımız eylül, bir yanımız hüzün…

Gün ikindiye vardı, kırık dökük aynalarda solgun yüzümüz.

Sarardı yaprakları ömrümüzün

Biraz celal biraz da cemaleyn sözümüz:

“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun”

Budur mutlak hakikat!

 

Vefa sayısında “iki münevver”i pek çok değerli kalem ele alıyor. Şeref Akbaba, Mustafa Özçelik, İsmail Kıllıoğlu, Şaban Sağlık, Necmettin Evci, Salih Uçak, Mustafa Kara, Ferman Karaçam, Recep Garip, Şakir Kurtulmuş, Rıdvan Canım, Mahmut Bıyıklı, Özcan Ünlü, Mustafa Uçurum, Mustafa Özel, Halit Yıldırım, Murat Onaran Sevba Abdula ve Fahrı Tuna.

 

“İki Münevver” yazısında D. Mehmet Doğan ve Ersin Nazif Gürdoğan’ın bıraktığı kültür mirasa dikkat çeken Şeref Akbaba; “Yazı kültürel bellektir. Geçmişle ilintilidir. Bakış açısı ister müspet, isterse menfi olsun tarihi olaylar oluşturulan metinler içerisinde yeniden kurgulanır. Yazı, okurla bağ kurma aracıdır. Okurun zihninde yer eden ve aydınlanmasını istediği hususlar, öğrenmek istedikleri ve fikri gelişimine katkı sağlayacak metinler bu sebeple oluşturulur.” değerlendirmesiyle iki değerli kalemin eserlerine vurgu yaptı.

Vefası baki olanlardan olabilme temennisiyle…

 

                                                                                                Abdullah Rıfatoğlu

adsiz-118.png

 

Bu haber toplam 408 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim