• İstanbul 20 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 24 °C
  • Konya 22 °C
  • Sakarya 23 °C
  • Şanlıurfa 29 °C
  • Trabzon 24 °C
  • Gaziantep 22 °C
  • Bolu 18 °C
  • Bursa 22 °C

Ay Vakti Dergisi (Temmuz-Ağustos 2024) 211. Sayısı Yayımlandı

Ay Vakti Dergisi (Temmuz-Ağustos 2024) 211. Sayısı Yayımlandı

Değerli Dostlar, Merhaba!

Sözün başında geçtiğimiz günlerde ahirete uğurladığımız iki değerli büyüğümüzü zikretmek istiyorum: Merhum D. Mehmet Doğan ve merhum Ersin Nazif Gürdoğan büyüklerimize Cenâb-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun.

  1. Mehmet Doğan abiyle Ankara’da Yazarlar Birliği’ndeki bir sohbetimizde, 80’li yıllardı, komşu ilden Ankara’ya zor şartlarda geldiğimi, çalıştığım köyden ilçe sapağına dokuz km. yürüdüğümü, oradan il merkezine ilçe otobüsü ile gelerek, iller arası yolculukla ancak gelebildiğimi söylemiştim. Kendisi de üniversiteden mezun olduktan sonra Kırıkkale’nin köylerinde bir süre vekil öğretmenlik yaptığını, cumartesi öğleden sonra, zira o zamanlar okullar cumartesi öğlene kadar eğitim yaparmış, asfalta çıkıp kamyonlara el ederek Ankara’ya geldiğini anlatmıştı. Bu minval üzere sohbetimizden zihnimde kalan, Akif’ten okuduğu beyitti:

“Allâh’a güven, sa’ye sarıl, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”

Batılılaşma İhaneti, ilk baskısı mavi kapaklıydı, binlerce insanın ufkunu değiştirdi.

Merhum Ersin Nazif Gürdoğan’la İstanbul’da karşılaştığımda derin bir mütefekkir karşısında olduğum duygusunu çok derinden hissetmiştim. Teknolojinin Ötesi, Kültür ve Sanayileşme kitapçı vitrinlerinden uzun yıllar inmedi.

Ay Vakti’nin “Teo Politik Kaosa Doğru” başlıklı ve Ay Vakti imzalı giriş yazısında küresel sistemin günümüzdeki hedefleri ve oluşturduğu kaos irdeleniyor:

“Dünya, yeni olay ve olgulara gebe…

İki büyük dünya savaşının öncesinde yaşanan olaylara benzer manzaralar cereyan etmeye başladı. Reel politikle hiçbir ilgisi olmayan, olabildiğine fevrî hatta akıl dışı diyebileceğimiz olaylar ‘sıradan, normal ve olağan’ gösterilmeye çalışılıyor.

Kaos her yanda…”

Bu sayıda şiir ve şairler geçidini izliyoruz: Ali Yaşar Bolat, Kum Saati; Selami Şimşek, Belki De Kendi Gelir; Ferhat Öksüz, Hariçten Gazel; İsmail Bingöl, Ey Gönül Zindanımdaki Sevgili; Ziya Karatekin, Bir Uyanış Öyküsü; Mehmet Sertpolat, Masal; Muhsin Küllüoğlu, Gök Susmuş; Hatice Sakallı, Gazze’de Çocuk Olmak; Burhan Tuz, Mızrağı Bileyen Hançer; Semra Saraç, Geçmiş Yanımızdadır; Kuşlar Çocuk Ölümlerini Kanatlanıp Uçursalar, Nurettin Durman.

“Zaman ellerimden uçup gidiyor
Ve ben bu çaresizlikle savrulup duruyorum
Ne bir anlam katabiliyorum ne de halimi arz edebiliyorum
Bir anlatılmazlık ve anlaşılmazlık içinde sürüp gidiyor hayat
Yapılması gereken ise ‘ya tahammül ya sefer’”

(Ey Gönül Zindanındaki Sevgili’den, İsmail Bingöl)

“Güneş
Dev sağanaklarıyla boşalıyordu
Yeşil başaklar gibi güne yürüyordu çocuklar
Usulca doğruldum
ve yırttım resimlerimi
Bir şahin gibi aktım yamaçlarından günün
Yüzümü dinlendirdim suların aynasında

Okşayarak çocukların güneşli saçlarını
Hayattan kitaplara yürümekteyim şimdi
yükselerek üzerinde kalbimin”

(Bir Uyanış Öyküsü’nden, Ziya Karatekin)

“Siz kolay bilirsiniz çocuk olmayı.
Bilemezsiniz taştan yastığı, yatağı.
Var mı aranızda annesiz kalan?
Ninni duyması gerekirken bomba ile uyuyan.

Siz kolay bilirsiniz çocuk olmayı.
Bilemezsiniz çamurdan, tahtadan oyuncağı.
Oldu mu aranızda sevdiğini cennete uğurlayan?
Tüm acısına rağmen dimdik ayakta duran.”

(Gazze’de Çocuk Olmak’tan, Hatice Sakallı)

 

Salih Uçak, “Tenezzül Makamı” denemesinde çağımızdaki sahteliklere tahammül çağında yaşamanın bugünün en büyük imtihanı olduğunu ifade ederek klâsik kitaplarımızdaki nasihat üslubuyla günümüz müminlere sesleniyor. Diyanet görevlilerinin bu yazıyı bir namaz sonrasında yavaş yavaş, konuşma üslubuyla cemaatlerine okumaları çok yerinde olacaktır. Zira müminlere nasihat fayda vericidir, şüphesiz:

“Kibirli olma, böbürlenerek yürüme. Her türlü bencillikten münezzeh ol! Mütevazi olmaktan korkma. Egoistlerden ve narsistlerden uzak dur. Makam, statü veya ünvanının arkasına sığınarak hiç kimseyi hakir görme, onlara tepeden bakmaya tevessül etme! Unutma ki ‘iyi bir insan’ olmaktan daha yüksek bir pâye yoktur.”

Derginin değerli makalelerinden biri de sayın Recep Garip’in kadim kültürümüzün, Anadolu coğrafyasında, başta el sanatları/zanaatları olmak üzere sanat ve zanaat ürünlerini nasıl şekillendirdiğini anlatan “Sanat Kuramı Üzerine-I” adlı sanat felsefesi yazısı.

“Anadolu iklimi; fizikî şartları, coğrafî yapısı ve yerleşim geleneği itibarıyla el sanatlarında son derece zengindir. Yüzyıllar boyu bu büyük coğrafya sayısız uygarlıklara, insan topluluklarına ev sahipliği yapmış ve büyük bir kültür-sanat zenginliğine sahip olmuştur.”

Ali Bedir’in “Hayatın Rahminde Büyüyen Hikâye: Gazze” ve yine aynı temalı Şeref Akbaba’nın “Cürüm ve Yüzsüzlük” bu sayının diğer denemeleri.

“…insan hakları beyannamesinin evrensel olduğunu Müslüman ülke çocuklarının zihinlerine kazıdınız. (…)

İsmet Özel yıllar önce ifade etmişti, bunların insan haklarından kastettikleri yahudi haklarıdır.

Görünen köy kılavuz istemez.

Elbette zulüm pâyidar olmaz.

Siz iflah olmazsınız.

Lanetliler.”

(Cürüm ve Yüzsüzlük’ten, Şeref Akbaba)

 

“Ona Ne Söyleseydim?” Semra Saraç’ın monolog/içsel hikâyesi, Nurşah Karaca’nın klasik masal üslubunu başarıyla kullandığı “Kaknüs’ün Kanadı-I” masal/hikâyesi, Seher Özden Bozkurt’un “Dost Eli” bu sayının hikâyelerini oluşturuyor.

“Ey iyilikte, merhamette, adalette eşi benzeri olmayan yüce padişahım! Ey halkının hürmetle itaat ettiği, aklın ve sağduyunun sahibi cesur padişah! Bir kuş var ki küllerinden yeniden doğar. Can emanetini veren insan da mahşerde yeniden dirilmez mi?”

(Kaknüs’ün Kanadı-I’den, Nurşah Karaca)

 

“İkindi vakti hep böyle bir esinti çıkar.

Ağaçların dalları maviye uzanır, çiçekleri toprağa.

Rüzgâr azıcık kuvvetlice esse, yapraklar ürkerek birbirine sokulur.

Bazen ince ince bir yağmur başlar. Önce saçaklarda birikir damlalar. Sarmaşıklara, oradan kadife güllerine uzanır. Gül yaprakları sessiz sedasız düşer toprağa.”

(Dost Eli’nden, Seher Özden Bozkurt)

İnceleme-araştırma yazılarının ilki, divan şiirinde temmuziyelerin örneklerle incelendiği, Dr. Hasan Doğan’ın “Temmuz Sıcağı ve Divan Şiiri” başlıklı incelemesi.

“Temmûz içinde nâire-i ihtirâkdan

Pîrâhen-i vücûd tutuşdu sıcakdan”

(Ebû Bekir Vahîd)

Prof. Dr. Mustafa Kara, “Hz. Hüseyin’den Kâşifî’ye Hz. Fuzûlî’den Âşık Çelebi’ye” başlığı altında, Hüseyin Vâiz Kâşifî (ö.1504) ile, ehl-i beyt ve Kerbelâ konusunu ele alan meşhur eseri Ravzatü’ş Şühedâ ile, aynı eseri Türkçe’ye aktaran Âşık Çelebi (ö. 1572, Üsküp) etrafındaki araştırma sonuçlarını yayınlamış:

“Âşık Çelebi’nin Üsküp’te bulunan ve Kadı Baba/Gazi Baba olarak bilinen kabrini, Bursa Büyükşehir Belediyesi birkaç yıl önce onarmış ve Buhara-Bursa-Bosna yolcularının dualarına hazır hale getirmiştir.”

“Hayatını Sanata Mecbur Kılan Tutku! hikâyeyle başlayan romanla süren yolculuk” başlığı altındaki uzun araştırma ve inceleme yazısında Tarık Buğra’yı ve eserlerini incelemiş Necmettin Evci. Dergi sayfalarında ilgililerini bekliyor.

Ay Vakti’nin klasiği Naz’ın dünya kültür ve edebiyatına dair Aforizmalar’ı bu sayının son yazısıydı.

Vesselâm. Âfiyetler dilerim cümlenize.

Bu haber toplam 312 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim