***********
Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde “devlet mesenliği”nden belli kişi ve grupların yararlandırılması zaman içinde bir idari gelenek halini aldı. Rejim ideolojisinin belirleyici olduğu bir gelenekti bu; farklı düşünce ve inanca sahip olanlar kültür sahasının içine bile girmekte güçlük çekiyorlardı. Aslında sayıları da bir elin parmaklarını geçmiyordu. 1960’lı yıllardan itibaren taşralı okumuşların nispi artışı ve siyasette yeni yönelimler sağ/muhafazakâr/ dindar camiada edebiyata-sanata ilgiyi de canlandırmaya başladı. Merkezde değil de çevrede tutulan bu yeni edebi kamunun sesini duyurabilmek, çalışmalarına değer vermek, sorunlarını duyurmak için kurumsal bir yapının ortaya çıkmış olması doğaldır. Türkiye Yazarlar Birliği, ortaya çıkan bu canlılığın ilk örgütlü yapısıdır.
TYB’nin hangi koşullarda kurulduğunu ve Mehmet Doğan’ın bu sıkıntılarla dolu süreçte nasıl bir inat ve ısrarla meselesine sahip çıktığını birkaç kez farklı sohbetlerde Mustafa Kutlu’dan dinleme şansım oldu. Ve bu sohbetlerden çıkardığım şuydu: “Bir masa, bir soba” ile başlayan Türkiye’ye özgü meşakkatli yolculuğun, bu yolculuğa inanmış bir ya da birkaç insanın çabası olmadan yürümesi mümkün değildir. TYB’nin rejim tarafından şu ya da bu oranda tehlikeli kalemleri temsil etmesi, bu edebiyat-sanat örgütünün sorumluluğunu ve sıkıntılarını daha da artırdığını biliyoruz.
Bugün Türkiye Yazarlar Birliği yayınları, akademisi, sohbet zinciri, ödülleri ve Türk dünyası şiir şölenleriyle hizmet makasını alabildiğine açmış durumda. Ankara merkezli olarak kurulan birlik başta İstanbul olmak üzere pek çok ilde şube ya da temsilciliğe de sahip. Taşradaki edebiyatçılar ve kültür emekçileri için bu şubeler adeta nefes alıp verecekleri bir yerdir. Yine bu tenha şehirlerde edebiyat programlarının, imza günlerinin düzenlenmesi, ulusal tanınırlığa sahip yazarların çağrılıp konuşturulması hayati bir önem taşıyor. Kültürün bütün coğrafyamızda canlı ve yaygın hale gelmesinde TYB’nin önemli katkıları oldu, bu katkıların ileride de artarak ve nitelik çıtasını hep yükselterek devam etmesini diliyoruz.
Edebiyat kamusuna dahil olduğum ilk gençlik yıllarından bu güne TYB’nin pek çok programına davet edildim. Özellikle tanınma, değer verilme ihtiyacı duyduğumuz gençlik çağlarında bu davetlerin şair-yazar-sanatçıları ne kadar gönendirdiğini tahmin edebilirsiniz. Zayıf hafızamın gazabından kurtulmuş bazı gezi ve programları paylaşmak isterim. TYB ile çıktığım ilk yurt dışı yolculuk Fransa/Strazburg’aydı. Bir uçak dolusu şair, yazar, müzisyen, sanatçı keyifli birkaç gün geçirdik Strazburg’da; şiirler okuduk, atölye çalışmaları yaptık. Sağdan-soldan isimler bir aradaydık, o dönemde TYB bu tür yakınlaşmaların olmasını ciddiye alıyor, kanaatimce doğru da yapıyordu. Erdem Beyazıt’ın, Cahit Koytak’ın, İlhan Berk’in, Haydar Ergülen’in birlikte Türk şiirini konuştukları, şiirler okudukları bir ortam hayal edin! O geziden kalan ve halen hatırlarken üzüldüğüm konu, gittiğimiz şehirde yaşayan Türklerin ilgisizliği oldu. Yurt dışındaki Türklerin kültür-sanata ilgilerini artırmak için TYB ve diğer edebiyat örgütlerinin sınırlarımızın dışında da şubeler açması yararlı olur diye düşünüyorum. Bir Köln şubesinin örneğin canlılık açısından Anadolu’daki herhangi bir şubeden geri kalacağını sanmıyorum.
Türkiye Yazarlar Birliği, bizi yurt dışındaki şiir şölenlerine götürmeyi sürdürdü. Bu şölenlerde hem Türk dünyasının farklı coğrafyalarından gelen şairlerle buluşup söyleşiyor hem de kendi imkânlarımızla gidemeyeceğimiz bu coğrafyaları görme imkânı buluyorduk. Aşkabat’a, Bakü’ye, Üsküp’e gittik. Yahya Kemal’i, Bahtiyar Vahapzade’yi Cengiz Aytmatov’u kendi yurtlarında andık. Isık Göl’de çay içmek, Kalkandelen’de Harabat Baba Türbesinin ağaçları altında serinlemek, Bakü’de Hazar Denizini seyretmek sadece bir seyahat notuna değil, zaten var olan bir büyük coğrafya bilincinin kartpostallarına dönüştü. Yurt dışına başka zamanlarda şahsi geziler de yaptım ama yazar-şairlerle çıktığımız toplu seyahatlerin tadı hep farklı oldu.
Ankara’da merkez şubede yapılan Kırklar Meclisi’ne de davet edildim. Bu konuşmaya gösterilen ilgi ve konuşmanın seviyesi beni memnun etmişti. Bu bağlamda, Birlik, İstanbul’da yaşayan sanatçıların başkentteki evi olma görevini de üstlendi. Ankara’ya gidenlerin, meşreplerine uygun olarak oturup kalkacakları yerler zaten sınırlıdır. TYB’nin merkez şubesinin varlığı bu açıdan önemlidir.
Birkaç yıl önce TYB gençlik akademisinin Yalova’daki bir programında yeni kuşaklarla bir araya geldik. Hepsi edebiyata hevesli, kalemin yollarında yürümek isteyen gençlerdi. Kuşkusuz Yazarlar Birliği’nin kültürümüzün sürekliliği açısından yeni kalemlere verdiği bu destek ve emeğin altını özellikle çizmek gerekiyor. Bu çabalar eninde sonunda meyvelerini verecektir.
TYB 45 yaşında artık, neredeyse benimle yaşıt. Kırk beş yıl artık oturmuş bir kurum haline geldiğini gösteriyor. Başta Mehmet Doğan olmak üzere, Türkiye Yazarlar Birliği’ne emek vermiş bütün büyüklerimize, arkadaş ve dostlarımıza “Ankara’dan dünyaya” doğru çıkılan bu yolculuk için teşekkür borçluyuz. Teşekkürler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.