Tartışmak da bir gençlik işi olsa gerek. Kişiliğini ortaya koymak, “Ben de varım” demek, insanları kendin gibi düşünmeye iknâ etmek veyâ düpedüz susturmak, zekânı ispatlamak, ne kadar çok okuduğunu göstermek, kendini gerçekleştirmek… Bütün bunlar için bir gençlik enerjisi gerekiyor. Belki o çağda ilerideki gelinecek seviye için bunlar faydalı da olabilir. Bir dâvâ sahibi olmak, o dâvâyı dünyâya yaymak, bu yolda okumak, kendini yetiştirmek ve dâvâna karşı olan fikirlerle çarpışmak… Heyecansız ve enerjisiz olacak iş değil. Ve zekâyı bileylemek için oldukça faydalı bir hareketlilik…
Yaş kemâle erince tartışma isteği de azalıyor, hattâ yok oluyor. Bir ömür bir dâvâ için koşturmuşsun, okumuşsun, öğrenmişsin, muhâliflerle saatler süren tartışmalar yapmışsın, yenmişsin, yenilmişsin. Dostlarınla bekâr evlerinde geceler boyu sabahlara kadar devlet yıkmış devlet kurmuşsun. Arkana dönüp bir bakıyorsun, aldığın yol hiç de iftihar edecek bir yol değil. Evet, “hiçbir şey” diyemezsin ama gönlündeki volkanlar yanında titrek mum ışığı gibi. Öven çok olsa da aldanmaya gerek yok; çünkü içimizde yaşattığımız hayâl ile gerçekleşen netîce arasındaki mesâfenin fazlalığını en iyi biz biliriz. Allah hiçbir çabayı karşılıksız bırakmıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.