Edebiyâtı, okuyucunun his dünyasına sokan, okundukça kişide iz bırakan, hem dönemine ait hem de çağını aşan, eskimeyen yapıtlarıyla bizlere sesleniyor büyük şâir.
Nazmı hayat kadar gerçek, hayatı şiir kadar hassas bir mütefekkir…
“Odama girdim; kapıyı kapadım; ağlamaya başladım:
O gün akşama kadar İslâm’ın garipliğine, müslümanların inhitâtına ağladım, ağladım…”
Kırımlı bir müslüman olan Atâullah Behaeddin’in içindeki Payitaht sevgisinin âdetâ aşka döndüğü bir zamanda, İstanbul’a gelmesi ve kılmış olduğu bayram namazında camide karşılaştığı nahoş manzara karşısında(cemaatin azlığı) duygularını böyle lirik bir şekilde ifâde etmesi üzerine “Umar mıydın” isimli içli ve sitemkâr şiirini kaleme alan hayat şâiri…
“Sen ey biçâre dindaş, sanki, bizden hayr ümit ettin;
Nihâyet, ye’se düştün, ağladın, ağlattın, inlettin.”
Umar mıydın: Cemaat bekleyip durdukça minberler,
Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?
Umar mıydın: Tavanlar yerde yatsın, rahneden bîtap?
Eşiklerden yosun bitsin, örümcek bağlasın mihrap?
Umar mıydın: O, taş taş devrilen, bünyân-ı mersûsun,
Şu viran kubbelerden böyle son feryâdı dem tutsun?
Ahde vefâya ehemmiyet gösteren dosdoğru, mükemmel, örnek bir şahsiyet idi Âkif…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.