• İstanbul 21 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 25 °C
  • Konya 18 °C
  • Sakarya 19 °C
  • Şanlıurfa 23 °C
  • Trabzon 23 °C
  • Gaziantep 21 °C
  • Bolu 17 °C
  • Bursa 20 °C

A. Fatih Gökdağ : Yazarlar Birliğinde İkindi Kılmak

A. Fatih Gökdağ :  Yazarlar Birliğinde İkindi Kılmak
Kuruluşunun 45. Yılı dolayısıyla; ülkemizin önemli 45 edebiyatçısı Türkiye Yazarlar Birliği’ne dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Kitap olarak da yayımlanan metinleri sırasıyla yayınlıyoruz.

********

Birliğin kuruluş senesi olan 1978, Türkiye’nin yaklaşan darbe öncesi kargaşa ortamının yaşandığı “sağ” ve “sol” çatışmasının şiddetlendiği bir dönem olarak hafızalarda yer etmiştir. Çatışma ortamını besleyen fikir babası yazarlarla birlikte yazdığını günün siyasî çatışma ortamından uzak tutmaya çalışarak, kalıcı fikir ve edebiyat eserleri veren kimi yazar ve şairler bu bölünmüşlükte dünya görüşüne uygun gazete, dergi ve yayınevinde kendine yer bulmaya çalıyordu. Yazarlık mesleği ile geçinen pek az kalem erbabının var olduğu da bilenen bir gerçekti. Bununla birlikte yazarlığı meslek olarak görmek isteyen geniş bir çerçevedeki “sol” düşünce sahibi bazı yazarlar 1921’de Londra’da oluşturulan “dünya yazar ve çevirmenleri için tanışma, tartışma ve dayanışma ortamıdır. Edebiyatı yüceltmek ve dünyanın neresinde olursa olsun düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmak, korumak ve yaymak için çalışır.” maksadı taşıyan Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonunun Türkiye ayağı olan “Türk PEN Kulübü” içinde yer almaktaydı. Bu dernek 12 Eylül askerî darbesi üzerine kapanmış, 1989’da Yaşar Kemal’in öncülüğünde hayata döndürülmüştü. YAZKO (Sınırlı Sorumlu Yazar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi)’nin de kuruluş çalışmaları darbe öncesi başlamıştı.

“Sağ” cephede ise Türkçü/Ülkücü/Milliyetçi, Akıncı, Yeniden Millî Mücadeleci, Muhafazakâr, İslamcı gibi isimlerle temsil edilen gruplar, parti ve kuruluşlar bulunmakla beraber çatışma içinde olanların tamamı değildi. Ayrıca şimdilerde “kanaat önderi” olarak tarif ettiğimiz bazı cemaat, cemiyet ileri gelenleri sükûneti, aklıselimi tavsiyeden geri durmuyorlardı. Bu ortamda yazar şairler de dünya görüşlerine yakın gazete, dergi ve yayınevlerinde kendilerine yer bulmaya çalışıyordu. Yazarlığı bir meslek olarak gören/görmek isteyen “sağ” cenahtaki yazarlarımız için farklı bir teşkilatlanma ne yazık ki yoktu.

Bu cephede ilk teşebbüs mütevazı şart ve imkânlarla ancak samimi dostluklarla Ankara’da oldu. Yazar, şairlerimizin pek çoğu İstanbul’da bulunmasına rağmen Ankara’da kurulmasının önemli bir nedeninin ilk başkanı ve bunca yıl (45. yılı yaşanırken) sonra bile bu yapının ana direği, muharrik gücü kadim Ankaralı D. Mehmet Doğan’ın varlığı olduğunu 2012-2021 yılları arası birliğin yönetiminde yer aldığım süre içinde gördüm. Her ne kadar kendisini 80 öncesi Hareket/Dergâh’ın Hareket Dergisi ve Edebiyat Ansiklopedisi hazırlıkları içinde bulunmak üzere Ankara’dan İstanbul’a gelişleri sırasında tanımış, görüşmüş, bilmiş olsam da yakın mesai arkadaşlığı şahsiyetini daha fazla tanıma imkânı vermiş oldu.

Yazarlar Birliği ile ilk temasım da yine Mehmet Ağabey üzerinden oldu. 1983 yılında Ankara’ya taşınmış, Mehmet Ağabeyi ziyaret maksadıyla uğradığım mekân Yazarlar Birliğinin ilk yer aldığı Konur Sokaktaki daire idi. Burada Mehmet Ağabeyi sözlük hazırlığı içinde görüyor, bu vesile ile daha önce tanımış ve daha sonra tanışacağım birçok sima ile burada karşılaşıyordum. İlerleyen zamanlarda da ziyaretlerim yeni yerlerde de devam etti, yeni tanışmalara vesile oldu. Ayrıca ödül değerlendirme toplantılarına teklif ve düşüncelerimi paylaşmak üzere zaman zaman davet edildim. 1991 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği Vakfının kuruluşunda vakfa maddî ve manevî katkılarından ötürü üye kabul edildim.

Kitapçılık, ardı sıra ders kitabı yayıncılığına 2015 yılında son vermiş 2017 yılında da Kayseri Belediyesi adına Kayseri Ansiklopedisi hazırlama işine başlamıştım. İlk cildin hazırlığına Yusuf Turan Günaydın’la Türkiye Yazarlar Birliği Vakfına ait Mithat Paşa Caddesindeki dairenin bir odasında başlamıştık. Bu mekân yeni kurulan Ülke Düşünce Derneği adına kiralanmıştı. Daha sonra her cildi fasılalarla devam eden bu hazırlığın 3. cildi için yine Yazarlar Birliğinin Milli Müdafaa Caddesindeki merkezinin bir odasını 2012 yılında kullanmaya başlamıştım. Birlik genel merkezini Sümer Sokaktaki yeni binasına taşımış vakıf da bu binanın bir dairesini kullanmaya başlamıştı. Milli Müdafaa’daki mekân toplanan eserler ile Mehmet Akif Araştırma Merkezi olarak düşünülmüş ve zaman zaman Mehmet Ağabeyin kullandığı bir odası dışında o sıralar münhal durumdaydı. Benim ansiklopedi hazırlık çalışmalarını yürüttüğüm oda birliğin kütüphanesiydi.

Türkiye Yazarlar Birliğinin 24 Mart 2012 yılında yapılacak 17. genel kurul öncesi M. Doğan’ın işareti ile Başkan İbrahim Ulvi Yavuz bana yönetim kurulu üyeliği teklifi yaptı. Hareket dergisinde daha sonra Ülke dergisinde de birkaç yazım çıkmıştı ama kendimi hiç yazar sınıfında düşünmemiştim. Kayseri ansiklopedisindeki editörlüğüm ilavesi ile Yazarlar Birliğinin yönetmeliğine göre yazar sınıfına dâhil olabiliyordum. İbrahim Ağabey’e meşguliyetimi ileri sürerek çalışmalarına pek fazla katkı veremeyeceğimi ifade etsem de devamlı yakın bir ortamda bulunuşum nedeniyle faydalı olabilirim düşüncesi ile kabul ettim. Böylece ben de Türkiye Yazarlar Birliğinin “yazar” bir üyesi olarak yönetimine dâhil oldum.

Dâhil olduğum ilk yönetim kurulu; Başkan İbrahim Ulvi Yavuz, Başkan Yardımcısı Hicabi Kırlangıç Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan, Genel Sekreter Ercan Yıldırım, Genel Mali Sekreter Erbay Kücet, Genel Sekreter Yardımcısı Öner Buçukçu, Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Mülayim, Üye Osman Özbahçe, Üye Murat Erol, salgın döneminde rahmetli olan üye Ferhat Koç ve nüfusta kayıtlı tam adımla üye Ahmet Fatih Gökdağ. Bu isimlerden daha önce tanışmadığım Öner, Atilla ve Murat kardeşlerimi bu kurul vesilesi ile tanıyıp dost oldum.

İlerleyen yönetim kurullarında eski tanıdıklarım olan, Osman Özbahçe, İbrahim Eryiğit ve Yusuf Turan Günaydın’la birlikte Musa Kazım Arıcan, Muhammet Enes Kala, Salih Yılmaz, Mustafa Orçan, Vedat Güneş, Osman Güzelgöz, Nezir Gül, Hacı Mahmut Erdemir, Mehmet Kurtoğlu, Tarkan Zengin, Ali Osman Kurt, Hasan Yücel Başdemir, Yunus Emre Aydınbaş, Mehmet Tuğrul ve Ali Kılcı gibi kıymetli isimlerle çalışma fırsatı buldum.

Daha önce şirket yönetiminde bulunmuştum. Kararlar işler yürütülürken düşünülür sonra usulen karar defterlerine hukuki çerçeveye uyması için yazılır. İlk olarak toplantılarda tartışılarak, görüşülerek kararlara ulaşıldığı bir yönetim içindeydim. Başkan İbrahim Ağabey bürokrasiden gelen titiz, dikkatli yapısı ile elinde tuttuğu defter kayıtlarından hatırlatmalarını ve tekliflerini ortaya koymakla birlikte büyük ölçüde yapılacak işleri belirleyen elinde defteri, aldığı notlarla zaman dilimleri ile periyodik ve yeni faaliyetleri nasıl, kimin/kimselerin yapabileceğini işaret eden Mehmet Ağabeyin olduğunu görüyordum. O toplantılara Türkiye Yazarlar Birliğinin şeref başkanı olarak müsait olduğu her durumda katılmaya gayret ediyordu.

Birliğin programına aldığı yıllık, iki yıllık tematik başlıklı faaliyetleri yanında ilk veya yuvarlak yıllara denk gelen vefat etmiş yazar ve şairleri anma, özellikle M. Akif ve N. Topçu ile ilgili yapılan çalışma ve toplantılar çok kıymetli faaliyetler olarak kültür hayatımızda yerini almıştır. Yine yaşayan yazar ve Yazarlar Birliği’ne emeği geçenlere vefa programlarının da bulunduğu biliniyor.

Birliğin faaliyetlerinin pek çoğunu kalıcı olması için kitaplaştırdığı da biliniyor.

Ayrıca benim yönetimde bulunduğum süre içinde TYB’nin özel yıldönümleri için “Kültür Kervanı” başlığı ile iki kültür seyahati yapıldı. İlki TYB'nin 35. yılına özel düzenlediği 6 Mayıs 2013 tarihinde Ankara'dan yola çıkarak başlamış ve on gün sürmüştü. Bu seyahat TYB kitaplarının 54.sü ve seyahat kitapları serisinin ilki olarak Ankara’dan Siirt'e Kültür Kervanı başlığı ile yayınlandı. Diğeri Türkiye Yazarlar Birliği kuruluşunun 40. yılı dolayısıyla 30 Nisan 2018-09 Mayıs 2018 tarihleri arasında düzenlediği Edirne’den Mostar’a 40 şair, yazar, ilim ve fikir adamının katılımıyla yapılan seyahatin kitabı Edirne’den Mostar’a Kültür Kervanı başlığı ile yayınlandı. Ben de bu yayınların hazırlığına katıldım. Edirne’den Mostar’a seyahatinde dikkatimi çeken hadiselerden biri, Enes Kala İle Mehmet Tuğrul’un Mostar Köprüsünün altına inip yüzüklerini nehre bırakmaları oldu ve kitaptaki yazıma ilave ettim.

TYB’nin bence tesiri en kalıcı olan işi her yıl verdiği “Yılının Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları” ödülleridir. Bu ödüllerle ilgili 2022 yılı ödül programında konuşan D. Mehmet Doğan’ın ifadelerinde tarihî önemi açıklığa kavuşuyordu: “1981 yılında, kültür, sanat, edebiyat ve yayıncılık alanlarında bir ödül verme işini enine boyuna konuştuk, değerlendirdik. Bu alanlarda çalışanların, gerçek değerlerin öne çıkarılması. Konunun esası budur. Bu sene 42. defa ödül veriyoruz, her dalda 30’a yakın ödül verdiğimiz düşünülürse bin beş yüze yakın kişiye Türkiye Yazarlar Birliği dokunmuştur.” Yazarlığa, eser vermeye yeni başlamış kalem sahiplerinin neredeyse ilk eserlerinde fark edilmiş olmaları teşvik sebebi olmuştur. Türkiye’de pek çok yazarın-akademisyenin özgeçmişini okurken bu dokunuşun izlerini hemen fark etmek mümkün. Eserleri değerlendirmenin ne kadar zor ve önemli olduğunu, konunun erbaplarınca nasıl ciddiye alındığını, içinde bulunduğum uzun yıllar boyunca ödül toplantılarında nasıl çetin tartışmalar yaşandığında gördüm.

Diğer kalıcı eserler olarak TYB Yıllık ve TYB Akdemi süreli yayınını zikretmek uygun olacaktır. Yıllık 1984 yılından bu yana kültür sanat alanında yıllık faaliyetleri tespiti ile geçen zaman içinde geriye dönüp bakılınca kıymeti daha da artan önem taşıdığı hemen fark ediliyor. TYB yıllığını uzun süre editörlüğünü yapan Osman Özbahçe’den sonra 2020 ve 2021 yıllarının hazırlığını ben yaptım.

Benim Kayseri Ansiklopedisi çalışmamda son ciltlerde özellikle 5. ciltten sonra fasıla çok uzayınca eskilerin tabiri ile tam mütekâid olarak çoğu zaman evde çorbayı içip öğle namazını edâ ile Yazarlar Birliği’nin yolunu tutmaya başladım. Birliğin merkez binasındaki vakfın kullandığı dairede Mehmet Ağabeyin, o yoksa veya meşgul ise İbrahim Ağabeyin odası buluşma yeri oluyordu. Misafir olmadığı zamanlarda daima dördüncü kişi rahmetli Ferhat Koç idi. Bu buluşmalar günün meseleleri dışında hoş sohbetlere, Mehmet ağabey gününde ise takılmalarına ve ihtiyarladıkça şiddeti azalan kahkahalarına vesile oluyor ve dahi ikindi ezanı okunuyordu. Sohbet tatlı veya mevzu derin ise namaz gecikiyor genellikle de ikindinin sünneti ihmal ediliyordu. İlahiyat mezunu Ferhat Koç dizlerindeki ağrıdan muzdarip olduğu için imamete geçmiyordu. Dinî eğitimi ve öğrenimi alaylı biri olan ben en genç/ihtiyar olarak imamete iteleniyordum. Allah’tan ikindi namazı hafi okuma ile edâ ediliyor. Müezzinliği M. Doğan üstleniyordu. Bazı günler Mesnevî okumaları olan Pazartesi günü müdavimlerinden Nazif Öztürk erken gelirse imamet görevi ona düşüyordu. Ben ise müezzin oluyordum. Böyle bir namaz vaktinde namaz sonrası tesbihatı kısa tutmuş kimsenin tesbihini eline almasına fırsat vermemiştim. Papuçlarımızı giyerken Mehmet ağabey kulağıma eğilip mütebessim bir şekilde “Nazif Hocanın yeni tesbihini göstermesine fırsat vermedin” dedi. Nazif Bey’in çok fazla nadide tesbihlerden oluşan bir koleksiyonu olduğunu biliniyordum ancak yeni aldığı bir tesbihini göstermek için böyle bir fırsatı beklediğini bilmiyordum.

İkindi namazları bana her zaman Mustafa Kutlu Ağabeyin “İkindiyi Kılmak” hikâyesini hatırlattığı için heyecanımı içimde saklıyordum. Bir zaman sonra ben bu namazları bir vesile yazmalıyım diye açıkça ifade etmeye başladım. Ve gün geldi dünya gurbetimizde kaderimize iki yıl süren salgın yaşamak düştü. Benim gibi 65 üstü yaşlar için daha sıkıntılı günler bizi kuşattı. Ayrıca benim için rahatsızlık günlerimin başlangıcı oldu. İki senede bir değişen Yazarlar Birliği yönetimdeki görevimi devam ettiremedim. Bununla birlikte hiç olmazsa belirli zamanlarda birliği gitmeye vesile olsun diye derneğin ve vakfın işletmesindeki görevlerimden çekilmekte fazla ısrarcı olmadım.

Türkiye Yazarlar Birliğinin Türk kültür ve sanat hayatında 45 yıl süren ısrarlı ve istikrarlı faaliyetleri ile önemli bir yerde durduğuna hiç şüphe olmamalı.

 

21.06.2023

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 279 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim