Şiddetli şubat soğuğunda cemre beklentisi içindeki Ankara’nın havasına 17 Şubat 1921’de ruhları ateşleyen İstiklâl Marşı karıştı. Cemre havaya düşmeden iki gün önce…
O ölüm kalım günlerinde bir söz söylenmelidir ki yüzyılların ifadesi olsun, bu öyle bir söz olmalıdır ki, gelecek yüzyıllarda bayrak gibi bizi temsil etsin.
Bu sözün sahibi, önce yarışmayla, ilanla arandı.
Sözün sahibi böyle bulanabilir miydi?
Bulunamadı.
Sözün sahibi kendi şartlarını koyar, kendi hükmünü yürütür.
Ona şart ileri sürülmedi, o şartlarını söyledi.
“Memleketin kurtuluşunu söylemek için para mı alınırdı?”
Bu sözü Mehmed Âkif söyleyecekti. İttifak onun üzerindeydi. Onun peşine düştüler. O ise hakikatin peşindeydi. Onda ittifak etmeden önce, hakikatte ittifak edilmeliydi.
5 Şubat 1921’de Maarif Vekili Hamdullah Subhi İstiklâl Marşı için Mehmed Âkif’e bir tezkere yazmış ve şairin asil endişelerinin dikkate alınacağını, gerekenin yapılacağını belirtmişti.
Bu yazıdaki bir cümle bilhassa dikkat çekici idi: “Zat-i üstadanelerinin matlub şiiri vücuda getirmeleri maksadın husulü için son çare olarak kalmışdır.”
Maksadın hâsıl olması, yani İstiklâl Marşı yarışmasının tamamlanması için son çare Mehmed Âkif’in beklenen şiiri yazmasıdır!
Bir de “memleketin bu tesirli telkin ve coşku uyandırıcı vasıtadan mahrum bırakılmamalıdır!” denilmektedir.
Yük ağırdır ve Âkif’in boynuna yüklenmiştir.
Nihayet Âkif, İstiklâl Marşı’nı yazmaya ikna olur.
Artık gündüzünde gecesinde, Meclis’inde, mescidinde, dergâhında, yolunda İstiklâl Marşı’nı yazmak vardır.
Âkif bu şiiri yazmak için Ankara’ya gelmiştir. Aslında yıllardır zihninde böyle bir şiir taşımaktadır. Bir vesile olacak, bir gün mutlaka yazacaktır.
İşte o gün gelmiştir. Ve işte zor yazan şair, müşkilpesend şair, şiiri iki gün içinde tamamlar ve teslim eder.
Şiir ilk olarak Hasan Basri’ye okur. İlk Hasan Basri’nin hasreti biter. İstiklâl Marşı’na kavuşmuştur. Sonra Eşref Edib’e verir, şiiri Âkif. Çünkü Sebilürreşad’ın 17 şubatta çıkacak nüshasında yayınlanacaktır. Bir nüshası da Hâkimiyet-i Millîye gazetesine gönderilir.
Ankara’da aynı gün iki gazete birinci sayfasında Mehmed Âkif’in İstiklâl marşı ile yayınlanır: Hâkimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad!
Hakimiyet-i Milliye, Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelir gelmez ayağının tozu ile yayınlamaya başladığı gazetedir. Yarı resmi bir yayın organıdır. Bu yüzden İstiklâl Marşı Hakimiyet-i Milliye’de yayınlandığı gün millî marşımız olmuştur!
İstiklâl Marşı’nın ilk defa yayınlandığı Hakimiyet-i Milliye’nin 17 Şubat 1921 günkü nüshası
Âkif’in İstiklâl Marşı Ankara’nın şiddetli şubat soğuğunda cemre beklentisi içinde olanlar için erken düşen bir cemre tesiri meydana getirmiştir. İlk cemre için 19 şubat tarihi verilir. İstiklâl Marşı havaya düşecek ilk cemreden önce ruhları ateşlemeye başlamıştır. İkinci cemrenin suya düştüğü gün olarak bilenen 26 Şubatta, Meclis ilk defa İstiklâl Marşı’nı konuşmuştur. Ve üçüncü cemreden (5-6 Mart) önce, 1 Martta İstiklâl Marşı toprağa düşercesine Büyük Millet Meclisi’nde yankılanır.
Sebilürreşad, 17 Şubat 1921
İstiklâl Marşı 3. Olarak Kastamonu’da Açıksöz gazetesinde yayınlanmıştır (21 Şubat 1921)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.